Derelerimiz ve Ergene dönmeden, MARMARA hayata dönemez!
Ergene yıllardır, ‘İNSAN SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR’
Endüstriyel faaliyetlerin kirliliği yoğun şekilde etkilediğini çok iyi biliyoruz. Son 30 yılda bu faaliyetler Ergeneyi çok kirletti. Sorun tabii ki sadece Nehrin kirli olması değil. Buralarda yoğun tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesidir de!
Değerli Trakyalılar; “İSTANBUL’UN TAŞI TOPRAĞI ALTIN” diyerek 60 yılda Marmara’yı öldürenler, son 30 yıldır da Trakya’mızı öldürüyorlar. Ortalama 1950 yılı itibarıyla orta Avrupa’nın özellikle sanayi kirliliğini kucaklayan Tuna Nehri, tüm kirliliklerini Karadeniz’e taşımadı mı?
Bugün Trakya’nın resmi nüfusu ortalama 2,5 milyon. Diğer taraftan Türkiye yüz ölçümünün % 4’ünde, nüfusun %30’unu yaşar hale getirenler kimlerse, en büyük suçluda onlardır. Örneğin 1997 yılında İstanbul’un nüfusu 10 milyonken, bugün neredeyse 20 milyon. Buna bırakın Marmara Denizini, Akdeniz olsa yetmez. Göç çok önemli bir sorun ve ne yazık ki çok planlı şekilde gerçekleştirildi. ‘GAP’ı yaptırmam’ diyenlerle, İstanbul’u şişirenler ne yazık ki aynı.
Geçmişte bu düşüncemi bazı yetkililere de ifade etmiştim. Devletimiz Dicle ve Fırat nehirleri boyunca ortalama 5/6 kent yaratmalı ve göçü tersine çevirmemiz adına projeler geliştirmelidir. Tabii ki doğru ve planlı olmak kaydıyla. Bugün itibarıyla Trakya’ya 2700 fabrika yapan ya da yaptıranlar, şimdi de Marmara’yı Kaybetmeyelim!” diyorlar.
Bunlar dürüst ve samimi olmayan ifadelerdir. Sonuç olarak; bizler ilk önce ‘KAFA KİRLİLİĞİNİ’ çözmek zorundayız.