Asgaride azami oyun!
Yeni yılda geçerli olacak asgari ücret açıklandı. Yüzde 50 artışla 4 bin 253 lira olan asgari ücretin, son fiyat artışlarıyla daha çalışanların eline geçmeden eridiğini yazmayacağım. Yüzde 50 artışa rağmen dolar bazında, mevcut asgari ücretin ilk belirlendiği tarihe göre 100 dolar altında olduğunu söylemeyeceğim. Geçen yıl asgari ücret belirlendiğinde alım gücünün, şu an yüzde 50 artırılmış asgari ücrete göre çoğu üründe iki kat fazla olduğunu anlatmayacağım. Bunları asgari ücret açıklandığı andan itibaren sosyal medya paylaşımlarında gördünüz, siyasi parti liderlerinden dinlediniz, sabah gazeteleri açtığınızda okudunuz.
Ben kıymetli okurlarımın dikkatini satır arasında kalan bir konuya çekmek istiyorum. Asgari ücretten asgari geçim indirimi kaldırıldı. Gerekçesi de asgari ücretten gelir vergisi alınmayacak olması.
2022’de geçerli olacak asgari ücrete ilişkin açıklamalar yapılırken, asgari ücrette işverenin işçi adına devlete ödediği gelir vergisi ve damga vergisinin alınmayacağı, bu tutarın asgari ücrete eklenerek işçiye ödeneceği belirtilmişti. Buna göre devlet asgari ücretli her bir işçi için işverenin kendisine ödediği 454 liradan vazgeçiyor, “Bunu bana değil işçiye ver” diyordu. Meğer pazarlıkta, devletin de her bir işçiye yeni yılda zamlı haliyle en az 402 lira ödemesi gereken asgari geçim indirimini vermemesi varmış. Gerekçe, “E gelir vergisi almıyorum!”
AGİ nerden çıkmıştı?
Her şeyden önce bunun bir gerekçe değil, bir pazarlık argümanı olduğunu bilelim. Ve hatırlayalım. Şimdilerde AGİ diye kısaltılan, kısaltılırken de bağlamından koparılan, aslı unutturulan asgari geçim indirimi neydi?
Türkiye 80’li yıllarda katma değer vergisi (KDV) ile tanışmıştı. Aslen tüketimden alınan bir dolaylı vergi olan KDV’nin o dönemdeki gerekçesi şöyle açıklanmıştı: “Ekonomi büyük oranda kayıt dışı. Vatandaş alışverişlerinde KDV ödesin, bunu ödediğine dair de fiş, fatura alsın. Sonra bu fiş, faturaları devlete ibraz etsin. Devlet de ona ödediği KDV’yi geri versin. Tüketimin boyutları ortaya çıksın, kayıt dışı azalsın.”
Nitekim ücretli çalışanlar ve emekliler senelerce her ay fişleri tek tek yazarak ödedikleri KDV’nin bir kısmını geri aldı. Daha sonra, “Ey vatandaş her ay, her ay yorulma. Senede bir kez fiş zarfı doldursan da olur” denildi. Aylıktan yıllık ibraza geçerken vatandaşa ödenen oranlar biraz düşürüldü, artık bazı ürün grupları için ödenen KDV devletten geri alınamıyordu.
2008 yılında ise vatandaşa bir ‘güzellik’ daha yapıldı ve “Boşverin fiş yazmayı, zarf doldurmayı falan. Biz size bunun yerine yılda belirli bir para verelim. Bunun adı da asgari geçim indirimi olsun” denildi. Asgari geçim indiriminin tutarları, vatandaşların bekar, evli, çocuklu olmalarına göre belirlendi.
Şimdi ise devlet, “Asgari ücretten gelir vergisi almadığım için asgari geçim indirimi de ödemeyeceğim” diyor. Oysa asgari geçim indirimi, gelir vergisinden değil, katma değer vergisinden doğar. Vatandaşın devletten alacağıdır. Devletin, işverenden işçi için gelir vergisi almayacak olması, işçiye çarşı pazarda ödediği katma değer vergisinin iadesini yapmamasına gerekçe olamaz.