Dolar 32,5191
Euro 34,7972
Altın 2.420,37
BİST 9.719,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Tekirdağ 22°C
Hafif Yağmurlu
Tekirdağ
22°C
Hafif Yağmurlu

Öztrak: “Zamların babası Erdoğan”

Öztrak: “Zamların babası Erdoğan”
18 Ocak 2022 09:14
937

Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Faik Öztrak, Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin yüzde 36’lık tüketici enflasyonuyla dünyada enflasyonun şampiyonlar ligine girdiğini belirterek, “Ülkemizin değerli akademisyenlerinin hesaplamalarına göre yüzde 36’lık tüketici enflasyonunun, sadece 9 puanı yurtdışından geliyor. Geriye kalan 27 puanı tamamen Saray yapımı, yani içeriden, Recep Tayyip Erdoğan’ın beceriksizliğinden kaynaklanıyor. Ülkedeki bu enflasyonun babası Erdoğan’dır” diye konuştu.

Saray’ın beceriksizliğinin üstünü örtmek için, “ABD’de enflasyon felaket, Avrupa’da da aynı” dediğini anımsatan Öztrak, “Türkiye’deki enflasyon, ABD’dekinin tam 5 katı, Avrupa’dakinin 7 katı. Ama Türkiye’de kişi başına gelir, ABD’nin yedide biri, Avrupa’nın da dörtte biri… Erdoğan, Amerikalıya, Avrupalıya üzülmeyi bıraksın, milletimizin derdine çare bulsun” dedi.

Erdoğan’ın Aydın’da kendisini, Adnan Menderes’le mukayese etmeye kalkmasını da eleştiren Öztrak, “O Menderes ki, Başbakan olduğunda, ticarete atılmak isteyen oğluna, ‘Ticaret yaptığında alıp sattığın ben olurum. Ben Başbakan olduğum müddetçe, senin ticaret yapmana müsaade etmem’ demiştir. Kendisi, Menderes’in kesip attığı tırnak olamaz” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

Bugün, merhum Genel Başkanımız Bülent Ecevit’in değerli eşi, Demokratik Sol Parti’nin kurucu Genel Başkanı, ressam, yazar ve siyasetçi Sayın Rahşan Ecevit’in, aramızdan ayrılışının ikinci yıl dönümü. Rahşan Hanım’ı saygıyla, rahmetle anıyoruz. Mekânı cennet olsun.

AÇIM, İŞSİZİM FERYATLARI AK PARTİ TOPLANTILARINDAN YÜKSELİYOR

Merkez Yönetim Kurulu toplantımız devam ediyor. Gündemimizin en önemli maddesi; yurdumuzun dört bir yanından yükselen, işsizlik ve açlık feryatlarıydı. Erdoğan, sebep olduğu ekonomik krizi, yalan rüzgârıyla savuşturabileceğini sanıyor. Ama vatandaşta bıçak kemiği deldi, geçti. Zamlar, işsizlik milletimizi eziyor. Milletin hali, mecali kalmadı. “Açım”, “işsizim” feryatları, artık AK Parti toplantılarından yükseliyor. Yurttaşlarımızın ellerinde, bir canları kaldı. Onunla da, Erdoğan’a ve Şahsım Hükümetine ihtarname çekiyorlar.

BAŞKA ÜLKELER DESTEK, SARAY BORÇ VERDİ

İşte en son, Eskişehir’de bir kahveci esnafımız, 28 yaşındaki bir gencimiz, Özgür Pehlivan… Salgın döneminde aldığı borçların altından kalkamamış. Saray yapımı ekonomik kriz, bu gencecik evladımızı hayattan bezdirmiş. Ömrünün baharında aramızdan koparıp almış. Erdoğan’ı daha salgının ilk dalgasında uyarmıştık. “Amerika’sı, Almanya’sı, İngiltere’si ne yapıyorsa, siz de aynını yapın, gerekiyorsa parayı basın, millete destek verin!” dedik. Salgında; ABD milli gelirinin yüzde 26’sını, İngiltere milli gelirinin yüzde 19’unu, Almanya milli gelirinin yüzde 15’ini, doğrudan gelir desteği olarak, vatandaşlarına dağıttı. Ama Erdoğan, bizim sesimizi kulak asmadı, vatandaşın feryadını duymadı. Onun yerine millete IBAN numarası atıp para istedi. Başka ülkeler gibi esnafa, zarar gören tüm kesimlere bütçeden destek vermek yerine, milli gelirimizin yüzde 10’u kadar, millete kredi verdi.

ORTA DİREK ÇÖKERSE TOPLUM ÇÖKER

Gelişen ve yükselen ekonomiler liginde, vatandaşlarını krizde en fazla borca batıran yönetim, Erdoğan Şahsım Hükümeti oldu. Erdoğan zaten şahsım rejimiyle, devleti yönetilemez hale getirmişti. Ülkenin rezervlerini eriterek, milleti borca batırarak, ekonomiyi krize sokmuştu. Bunların üzerine, salgında daha fazla borç vererek, sorunları örtmeye kalkınca, büyük bir buhrana sebep oldu. Mızrak artık çuvala sığmıyor. Gerçekler gizlenemiyor. Bu ülkenin orta direği esnaftır. Bütün dünyada da bu böyledir. Onun için gelişmiş ülkeler, pandeminin başında esnaflarına; “Al sana borç, bununla idare et” demediler. Koca koca ülkeler, esnaflarına; “Salgında ne kaybettiysen, ben hepsini bütçeden telafi edeceğim merak etme” dediler ve parayı da verdiler. Neden? Çünkü bu ülkeler, orta direk çökerse, tüm toplumun çökeceğini çok iyi biliyorlardı. Anlaşılan bu gerçeği, bir tek Erdoğan bilmiyor. Çünkü bizim ülkemizde de yöneticiler her zaman bu gerçeği bilmişlerdi.

ESNAF ZAM YAPMAYA UTANIYOR, ERDOĞAN UTANMIYOR

Şimdi Erdoğan, borca batırdığı yetmezmiş gibi, fahiş zamlarla da, esnafımıza yüklendikçe yükleniyor. Esnafa işkence yapıyor. Daha düne kadar dükkânına, 4.000-4.500 lira elektrik faturası gelen esnaf, bugün 7.000-7.500 liralık elektrik faturalarıyla karşılaşınca, ne yapacağını şaşırdı. Esnaf; “Ben sattığım kahveye zam yapmaya utanıyorum. Ama bana bu faturayı gönderenler, hiç utanmıyor” diyor, feryat ediyor. Erdoğan, yeme-içme ve eğlence mekânlarını, tamamen gözden çıkarmış. Zamlardan sonra, bu mekânların işleri yeniden çakıldı. Erdoğan ve şürekâsı, millette yiyecek, içecek, eğlenecek hal bırakmadı. Peki bu mekânlar nasıl ayakta duracak? Millet artık bırakın eşiyle dostuyla, dışarıda bir yemek yemeyi ve eğlenmeyi, evindeki tencereyi nasıl kaynatacak, kara kara onu düşünüyor.

BU ZAMLARI DIŞ GÜÇLER DEĞİL ERDOĞAN YAPTI

Bir ürünün vergisi onun toplam ederinden daha fazla olabilir mi? Devlet bir gecede kendi fiyatını belirlediği mallara, iki katından daha fazla zam yapmaz. Bunun adı olsa olsa haraç olur. Milletten haraç almak da, siyasi eşkıyalıktır. Yılbaşı gecesi yapılan zamlar, siyasi eşkıyalığın daniskasıdır. Yüzde 25 doğal gaz zammını, yüzde 127’ye varan fahiş elektrik zamlarını, akaryakıt zamlarını, zincir marketler yapmadı. Stokçular yapmadı. Dış güçler yapmadı. Üst akıl yapmadı. Bu zamları Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Erdoğan, “faiz sebep, enflasyon sonuç” dedi. Faizleri baskıyla indirdi. Doları kasten köpürttü. Enflasyonu azdırdı. İpin ucunu elinden kaçırdı. 20 Aralık Finansal Kumpasıyla da kendi hatasının faturasını millete kesti.

ŞİMDİLERDE FAİZ, ENFLASYON DEMEZ OLDU

Şimdilerde Erdoğan; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” sözlerini, ağzına hiç almıyor. Demek ki, amaç hâsıl oldu. Sonunda Türkiye’nin en acımasız servet transferini, bir gecede yaptı. Bu kumpasta, Merkez Bankası’nın arka kapısından satılan 9 milyar dolar, VİOP’ta yapılanlar, bunlar unutulmayacak. Bunların hesabı mutlaka sorulacak.

DOLAR İNİYOR ZAM, ÇIKIYOR YİNE ZAM

Erdoğan bu kumpasın tüm yükünü, zamla, zulümle milletin sırtına bıraktı. Dolar iniyor, çıkar ama faturayı ödeyen hep milletimiz oluyor. Sabahtan akşama kadar akaryakıta zam, diğer ürünlere zam. Türkiye, Erdoğan yönetiminde, yüzde 36’lık tüketici enflasyonuyla, dünyada enflasyonun şampiyonlar ligine girdi.

ZAMLARIN BABASI ERDOĞAN

Ülkedeki bu enflasyonun babası Erdoğan’dır. Ülkemizin değerli akademisyenleri, oturup hesaplamışlar. Yüzde 36’lık tüketici enflasyonunun, sadece 9 puanı yurtdışından geliyor. Geriye kalan 27 puanı tamamen Saray yapımı, yani içeriden, Recep Tayyip Erdoğan’ın beceriksizliğinden kaynaklanıyor. Enflasyondaki yüzde 27’lik köpüğün sahibi, bizzat Erdoğan. Sonra bu beceriksizliğin üstünü örtmek için, “ABD’de enflasyon felaket, Avrupa’da da aynı” diyor. Erdoğan’ın kendisine dert ettiği, ABD’deki enflasyon yüzde 7, Avrupa’daki enflasyon ise yüzde 5. Kendisinin yönettiği ülkemizde ise, tüketici enflasyonu yüzde 36, üretici enflasyonu yüzde 80. Hani soruyorlarmış ya diğerlerinin toplamı mı diye… Onlara bir kere daha buradan söyleyelim. Toplam moplam değil bu bizdeki enflasyon.

SEBEP OLDUĞU ENFLASYON, GÖZYAŞI DÖKTÜĞÜ ÜLKELERDEKİ ENFLASYONU KATLIYOR

Erdoğan’ın gözyaşı döktüğü ABD’de, kişi başına düşen gelir 63 bin 413 dolar. Avrupa’da kişi başına düşen gelir 34 bin 149 dolar. Türkiye’de ise, kişi başına gelir 8 bin 597 dolar. Tablo açık, net; Türkiye’deki enflasyon, ABD’dekinin tam 5 katı, Avrupa’dakinin 7 katı. Ama Türkiye’de kişi başına gelir, ABD’nin yedide biri, Avrupa’nın da dörtte biri… Erdoğan, paramızı pul etmiş, mallarımız kelepir olmuş. Bu milletin evlatlarını, “Öz yurdunda garip, öz vatanında parya” etmiş. Sonra da çıkıyor Amerika’ya, Avrupa’ya ağıt yakıyor. İktidarım diyorsan, bahane değil, çare üreteceksin. Muktedir olacaksın. Olamıyorsan da çekip gideceksin. Erdoğan, Amerikalıya, Avrupalıya üzülmeyi bıraksın, milletimizin derdine çare bulsun.

TÜRKİYE DUYDU, KALBİ MÜHÜRLENENLER DUYMADI

Erdoğan’ın kalp gözüne, perde inmiş. Milletimizin halini ne görüyor, ne de feryadını duyuyor. Artık AK Partiye üye vatandaşlarımız, “Açım”, “işsizim” diye, parti toplantılarında kendi vekiline bağırmaya başladı. Adıyaman’da AK Parti’ye üye, AK Parti için sandık görevlisi olmuş, sandığı beklemiş, AK Parti iktidarına inanmış, onun için koşturmuş bir vatandaşımız, AK Parti Grup Başkanvekilinin katıldığı bir toplantıda, “Açım” diyerek feryat etti. Onun bu feryadını tüm Türkiye duydu. Bir tek kalbi mühürlenenler duymadı. Feryadın sahibini yaka, paça salondan dışarı attılar. Yetmedi, Anadolu Ajansı kameraları önünde, bu vatandaşımızı sorguladılar. Bu da yetmedi, “Bu ses, milletin sesi değil” diyerek, dertli çiftçimizi, bir de milletten saymadılar. Bu ne kibir? Merhamet masum olduğu için, her kalbe misafir olmazmış. Ama ne olursa olsun. Milletin vekilliğini yapanlar, milletin sesini dinlemekle, duymakla görevlidir.

GEÇİNEMİYORUZ DİYENE 18 BİN LİRA CEZA

Bugün ülkemizde açlık, işsizlik, yoksulluk, o partili, bu partili dinlemiyor. Ülkede bir avuç saray yanaşması, Saray beslemesi dışında kimse mutlu değil. İnsanlarımız bir demokraside en temel hak olan, “Fikir ve ifade özgürlüğünü” kullanmaya kalksa, “Kral çıplak” diye feryat etse, Erdoğan şahsım yönetiminde ya aşağılanıyor ya da olmadık gadre uğruyor. “Geçinemiyoruz, zamları geri alın” pankartı astı diye, Eskişehir Halkevine, 18 bin liralık idari para cezası yazdılar. Zamları yapanda hiç kabahat yok. Ama “Zamları geri alın” diye yazanda kabahat çok. Tam bir Erdoğan zulmü… Yaptığınız zamlar ortada, milletin geçinemediği de ortada.

ZAM PARTİ AYIRMIYOR

Son bir yılda çiftçinin deposuna koyduğu mazotun fiyatı, 735 liradan 1.523 liraya sıçradı. Mazot masrafı bir yılda yüzde 107 arttı. Bugün de öğreniyoruz ki, mazota yeni bir zammın eli kulağındaymış. Litrede 40 kuruşluk fahiş bir zam yoldaymış. Geçtiğimiz yıl bu zamanlar, bir çuval ÜRE gübresi 93 liraydı. Şimdilerde bir çuval gübrenin fiyatı 650 lira civarında… ÜRE gübresinin fiyatı geçen yıla göre, yüzde 600 artmış. Bu zamlar çiftçimizi; AK Partili, HDP’li, MHP’li, CHP’li, İYİ Partili, Saadet Partili, Demokrat Partili diye ayırmıyor ki… Çiftçilerimizin alayını ezip, geçiyor.

KURBAĞANIN GÖZÜ PATLADI, DESTEK HEMEN LAZIM

Ama Erdoğan Aydın’da çıkmış; çiftçiye bir yandan, “Ekmedik yer bırakmayın” diye talimat veriyor. Diğer yandan; “Gerekirse tarımsal destekleri artıracağız” diyerek, suya yazı yazıyor. Erdoğan durumun ya farkında değil. Ya da çiftçinin halini hiç umursamıyor. Kurbağanın gözü patladı. Çiftçinin desteğe bugün ihtiyacı var, bugün. Yarın çok geç olacak. Bugün destek verilmezse çiftçi tarlasına, üretici ağılına sahip çıkamayacak. Böyle giderse, Türkiye önümüzdeki aylarda, korkunç bir gıda krizini yaşayacak. TMO’nun ambarlarını, ithal tahılla doldurmuşsunuz. Ne kadar doldurursanız doldurun, taşıma suyla değirmen dönmez.

VATANDAŞA CİMRİ, YANDAŞA CÖMERT

Erdoğan, çiftçiye destek verirken cimri, ama bir avuç yandaş ve zengine alabildiğince cömert… Zenginin mevduatına, Hazine’nin sırtından kur garantili destek, “Kura endeksli TL dedik, bütün oyunları bozduk” diyerek, apar topar verildi. Bu ülkede cahillik, hiç bu kadar kibirli, saldırgan ve hadsiz olmadı. Erdoğan’ın her derde deva diye anlattığı, zenginin mevduatına verilen, kura endeksli faiz desteğinin, Hazine’ye olası maliyeti yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. 23 Aralık tarihinde, Merkez Bankasının açıkladığı dolar kuru, 11 lira 64 kuruştu. Bugün 13 lira 59 kuruş civarında. Kur hiç değişmese, 23 Mart tarihine kadar bu seviyede kalsa, o gün bankaya 1 milyon yatıran biri, 167 bin 526 lira para alacak. Ticari banka, bu ödenecek paranın faizinin sadece 42 bin 500 lirasını verecek. Geriye kalan 125 bin liralık faiz desteğini Hazine milletin cebinden ödeyecek. Yani banka 1 lira faiz veriyorsa, Hazine bunun üstüne 3 lira faiz desteği koyacak.

İLK KEZ HAZİNE ÖZEL BANKALARA KEFİL EDİLDİ

Birincisi, Cumhuriyet tarihimizde ilk defa, Devletin Hazinesi, özel bankaların ödeyeceği faize kefil edildi. Bütün bunların sonucunda da faiz lobileri ve zenginler bir defa daha kazandı. Şimdi bu ülkede 1 milyon lira ve üzerinde mevduat sahibi olan, 461 bin 917 mudi var. Bunların üçte ikisi “kura endeksli TL mevduata” katılsa, Hazine’nin bu gidişle sırtına 3 ayda binecek yük, 38 milyar 501 milyon lira yapıyor. Peki, bu yılın tamamında, iki milyon çiftçi ailesine verilecek, tarımsal destek ne kadar? 25 milyar 834 milyon lira. Yani bir yanda bir avuç zengine, 38 milyar 501 milyon lira, diğer yanda milyonlarca çiftçimize, 25 milyar 834 milyon lira. Bir avuç zengine Hazine’den aktarılacak kaynak, geçimini çiftçilikten sağlayan, milletimizin de ekmeğini üreten, milyonlarca yurttaşımıza verilecek kaynağın 1,5 katı. Hak, hukuk, adalet bunun neresinde?

MENDERES’İN KESİP ATTIĞI TIRNAK OLAMAZ

Döviz kurunu köpürten de Erdoğan. Döviz kurunu yatıştırmak için, yoksuldan esirgediği desteği varsıla veren de Erdoğan. Hesabı ödeyen millet. Ama hesabı millette yıkıp, milletten alkış bekleyen de yine Erdoğan. Utanma, sıkılma duygusu bu topraklarda, hiç bu kadar görünmez olmamıştı. Bunu Aydın’da bir defa daha gördük. Erdoğan Aydın’da çıktı kendisini, rahmetli Adnan Menderes ile mukayese etmeye kalktı. O Menderes ki, Başbakan olduğunda, ticarete atılmak isteyen oğluna, “Ticaret yaptığında alıp sattığın ben olurum. Ben Başbakan olduğum müddetçe, senin ticaret yapmana müsaade etmem” diyecek kadar, hassas. Nüfuz ticaretine izin vermeyecek kadar, ciddi bir devlet adamıydı. Erdoğan ise, “Tüccar siyaset yapacağız” diyerek işe başladı. Parmağındaki bir yüzükle yola çıkıp, yolda, evlatlarının aldığı gemilere, “Gemicik” dedi. Rüşvetten aklanmayan bakan müsveddelerini, bu ülkenin büyükelçisi yaptı. Bugün de, milletin vergileriyle yapılan ve bakılan saraylarda yaşıyor. Erdoğan; Menderes’le kendini kıyaslayarak, rahmetli Menderese çok büyük ayıp etmiştir. Kendisi, Menderes’in kesip attığı tırnak olamaz. Ancak Erdoğan, rahmetli Menderes’in aziz hatırasını, istismara başladıysa, kefen ve demokrasi edebiyatına sarıldıysa, artık seçimin de eli, kulağındadır.

İMRALI’DAKİ TERÖRİST BAŞINA YARGIÇ CÜBBESİ GİYDİRDİ

Ama öyle gözüküyor ki, bu sefer seçimi kaybetme korkusu da zirve yapıyor. Erdoğan İmralı’daki terörist başına, yargıç cübbesi giydirecek kadar, işi ileriye götürmeye cüret ediyor. Bir zamanlar “Sayın” dediği terörist başını, meşrulaştırmaya kalkacak kadar, kendini kaybediyor. Allah tez elden akıl ve izan versin. Anlaşılan İmralı’ya meşruiyet kazandırma girişimini, derin bir sükût içinde izleyen, küçük ortak da bu işe icazet vermiş. Sükût ikrardan gelir. Ne diyelim? Mitili bu defa nereye atacaklar?

TEST ZORUNLULUĞU BİR KALKTI, BİR GERİ GELDİ

Milletimizle beraber görürüz. Erken seçimin ülkemizin, milletimizin hayrına olduğunu, uzun zamandır tekrarlıyoruz. Çünkü Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Hükümet meflûç. Metal yorgunu. Bu, yaptıkları veya yapamadıkları her işte gözüküyor. Nitekim son bir İçişleri Bakanlığı Genelgesiyle, aşısız kişilerden seyahat, etkinlik, iş yeri ve okullarda istenen, PCR testi zorunluluğu, kaldırıldı. Bu pandemiyle mücadelede, uluslararası kabul görmüş usullere, tümüyle aykırı bir uygulama. Üzerinden 24 saat geçmeden de, alınan karar sapır sapır dökülmeye başladı. Hemen bir başka genelgeyle, kaldırdıkları bazı kısıtlamaları geri getirdiler. Şehirlerarası uçak seyahatlerinde kalkan, PCR testi zorunluluğu geri geldi. Salgın yeni varyantlarla yeniden pik yaparken, bu karar nasıl alındı? 24 saatte genelge neden değiştirildi? Milletin sağlığı bu kadar ucuz mu? Soruyorum buradan, elde PCR testiniz mi kalmadı? Yoksa PCR testi için paranız mı kalmadı?

ERDOĞAN’DA İLİM YOK, ZULÜM ORTADA

Evet, vatandaşa, çiftçiye, esnafa gelince para yok, ama yandaş müteahhitlere, zengin mevduat sahiplerine, faiz ve döviz baronlarına para çok. Ülkemiz ne yazık ki devlet ciddiyetiyle yönetilmiyor. Maalesef olan da hep milletimize oluyor. Bir ülke ya ilimle, ya da zulümle yönetilir. Erdoğan’da ilim olmadığını, tüm Türkiye öğrendi. Zulümle yönettiğini ise hep beraber görüyoruz, aşikâr…

TÜRKİYE’NİN İHTİYAÇLARI BUNLAR

Erdoğan Şahsım Rejimine, ne içeride ne de dışarıda güven kaldı. Bu rejim, bu düzen derhal değişmeli. Her şeyden önce ülkemizin, “Adalete, Hukuka ve Gerçek Demokrasiye” ihtiyacı var. Yatırım olması için, iş olması için, aş olması için, ülkemizde can ve mal güvenliği sağlanmak zorunda. Bunun için de güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme, bağımsız yargıya, millete ve onun Meclisine hesap veren bir hükümete, milletimizin tamamını kucaklayacak tarafsız bir Cumhurbaşkanına, milletvekillerinin millet tarafından seçilmesine, Siyasi Ahlak Yasasına, acilen ihtiyaç var.

ADALETİ VE HUKUK DEVLETİNİ YENİDEN AYAĞA KALDIRACAĞIZ

Biz diyoruz ki; “Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, Adaleti ve Hukuk Devletini bu ülkede yeniden ayağa kaldıracağız. Kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyle taçlandırılmış, yepyeni ve Güçlendirilmiş Parlamenter Rejimi getireceğiz.”

ŞİŞİRİLEN DEĞİL, ÜRETEREK BÜYÜYEN EKONOMİ

Sonra; ekonomiyi sıcak parayla şişiren değil, üreterek, verimlilikle zenginleştiren, bir büyüme stratejisine ihtiyacımız var. Bunun için; iç ve dış tasarrufları, üretime ve döviz kazandırıcı işlere yönlendirmeliyiz. Dijital ve yeşil ekonominin sunduğu tüm fırsat ve imkânları, en etkili biçimde kullanmalıyız. İşgücümüzün verimliliğini, ekonomimizin yarışma gücünü artıracak adımları, hızla atmalıyız. Eğitimi işgücü ihtiyacımıza göre ve dünyadaki ileri yetenekleri, kazandıracak biçimde planlanmalıyız. En önemli servetimiz olan gençlerimizi, işsiz bırakma lüksümüz yok. Derhal Stratejik Planlama Teşkilatı kurulmalı. Ülkenin gerçek enflasyonu, işsizliği, geliri, borcu alacağı nedir? Bu teşkilat tarafından hızla tespit edilmelidir.

MECLİS’İN BÜTÇE HAKKINI FİİLEN ELİNDEN ALDI

Bugün 2021 bütçe verileri açıklandı. Hükümet 1 trilyon 346 milyar liralık harcama yetkisi almış. Peki sene sonunda ne harcamış? 1 trilyon 600 milyar lira. Şimdi bu bütçe ödenekleri, bu bütçe harcamaları TBMM’nin vermiş olduğu ödeneklerden nasıl fazla çıktı? Ortada bir ek bütçe var mı? Hayır! Çok açık söyleyeyim, Erdoğan Şahsım Hükümeti TBMM’nin bütçe yapma hakkını, fiilen elinden alınmıştır. Devlet böyle yönetilmez.

REFAH DEVLETİ 3.0’A GEÇMELİYİZ

Kamu ve özel kesim arasında, çağımızın şartlarına uygun, yeni bir diyalog, yeni bir kurumsal işbirliğini geliştirmek gerekiyor. Sağlık ve gıda gibi temel alanlarda, kamucu yaklaşımlarla, ülkemiz kendi kendine yeterli hale mutlaka getirilmeli. Devletin düzenleyici ve denetleyici fonksiyonlarından, en etkin bir biçimde yararlanmalıyız. Esnaf Bakanlığı derhal kurulmalı. Ekonomik ve Sosyal Konsey düzenli olarak toplanmalı. Ekonomiyi istişareyle yönetmek gerekiyor. Yatırım iklimi değişen şartlara göre sürekli geliştirilmeli. Teknoloji kullanımı ve istihdam arasındaki dengeye, dikkat edilmeli. Bu çerçevede, Refah Devleti 3.0’a hızla geçmek gerekiyor.

ZENGİNLİĞİ HAKÇA PAYLAŞAN TÜRKİYE

Bir başka önemli ihtiyaç, “Zenginliğini Hakça Paylaşan Türkiye.” Kapsayıcı büyüme, kesintisiz ve hızlı büyüme için, hakça paylaşım, dünyanın da kabul ettiği bir husus. Adil bölüşüm için örgütlü toplum şart. Çalışma hayatına ilişkin normları, uluslararası standartlara getirmek lazım. Özel durumları nedeniyle, dışlanabilen kesimlere devlet sahip çıkmalı. Emekliler büyümeden pay almalı. Aile Destekleri Sigortası’yla, bu ülkede hiç kimse aç ve açıkta kalmamalı. Hiçbir çocuk yatağa aç girmemeli.

MÜSTAKİL BİR İKLİM BAKANLIĞI

Dördüncü olması gereken ihtiyaç duyduğumuz husus ise; “Bozmadan, Yok etmeden, Kesintisiz Kalkınma.” Yani “sürdürülebilirlik.” Ekosistem hakkı, anayasal bir hak olmalı. AB’nin Yeşil Mutabakatına uyum, hem çevreye saygı, hem de ihracatın sürdürülmesi için şart. Bunun için tamamen iklim değişikliğine odaklanmış, müstakil bir İklim Bakanlığı kurulmalı. İklim değişikliği ve bunun etkilerini azaltacak politikaları geliştirmek ve uygulamakla yükümlü olacak bu bakanlık, asla bir rant bakanlığı olan Şehircilik Bakanlığı ile iç içe geçmemeli.

GÜÇLÜ KURUMLAR

Kurumları tahrip etmemek, şartlara göre yenileyip güçlendirmek gerekiyor. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar üzerinden, siyasetin gölgesi derhal kaldırılmalı. Hem Maliye hem de Para politikası “sürdürülebilir” olmalı. Bütçe açıklarının kontrolden çıkmasına, kamu borcunun hızla yükselmesine asla izin vermemeli. Bunun için yasal çapalar getirilmeli. Erdoğan yönetiminin, işlevsiz hale getirdiği mevcut çapalar güçlendirilmeli, denetim etkinleştirilmeli. Ülkenin borca batmasına izin verilmemeli. Para politikası enflasyonu düşürmeye ve istikrara odaklanmalı. Merkez Bankasıyla beraber, belirlenecek enflasyon hedefine ulaşırken, Banka’nın yasasındaki araç bağımsızlığına, kesinlikle müdahale edilmemeli.

YEPYENİ BİR DÜZEN GETİRECEĞİZ

Evet Cumhuriyet Halk Partisi olarak, biz Erdoğan’ın milletin cebini de, tenceresini de boşaltan, tek kişilik düzenini değiştirmeye, yerine istikrar içinde hızla büyümeyi, topyekûn zenginleşmeyi sağlayacak, yukarıda anlattığımız, bu yepyeni düzeni getirmeye kararlıyız. Ülkemizi bilimle yöneteceğiz. İstişareyle yöneteceğiz. Liyakatli kadrolarla yöneteceğiz.

ÜLKEMİZİ HAK ETTİĞİ YERE TAŞIYACAĞIZ

Ülkemizi, içine düştüğü güven bunalımından; “Üç Yeni K” ve ülkemizin ihtiyaçlarına cevap veren yeni bir stratejiyle çıkaracağız. Nedir bu “Üç Yeni K”? Yeni Kadrolar, Yeni Kurallar, Yeni Kurumlar. Özellikle ekonomi yönetiminde “ehliyet” tek ölçümüz olacak. Bu ülkenin tüm liyakatli insanlarını seferber edeceğiz. Kimse dışlanmayacağız. Kimseyi ötekileştirilmeyeceğiz. Senden, benden diye ayrım artık bitecek. Namuslu, dürüst, liyakatli her bürokrat başımızın tacı olacak. Biz bu politikalarla, ülkemizin hızla, sürekli bir kalkınma sürecine gireceğini görüyoruz. Bizi orta gelir tuzağından bu politikaların çıkaracağını biliyoruz. Yine bu politikalar, ülkemizi küresel arenada hak ettiği yere taşıyacak. Türkiye’de ilk 6 ayda iklim değişecek. Hayat bayram olacak. Yeniden gülümseyeceğiz.

Biz hazırız. Ülkemiz hazır. Çok kısa bir sürede milletin önüne sandık gelecek. Son sözü de milletimiz sandıkta söyleyecek.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Trakya Haber